
İbrahim Ayhan
Beden; biyolojik bir kavram olmanın ötesinde sosyal ve kültürel olarak inşa edilen bir alandır. Öyle ki beden
üzerinden çağın ve toplumsal kültürün görünümlerini bir metin gibi okumak mümkündür. Bu metinler kar-
maşık toplumsal ilişkilerin yapısını yansıtan anlamları bünyesinde barındırır.
Her çağda bireyler kendilerini ifade etmek, varoluşlarını diğerlerine açmak, aidiyet pekiştirmek, uyum ya da
direnç göstermek, kimlik oluşturmak ve bireyselliklerini vurgulamak için beden üzerinden bir mesaj iletme
yoluna başvurmuştur.
Sosyal bir varlık olan insan, ilk iletişimini de bedeni üzerinden gerçekleştirir. Beden, toplumsal yaşayış biçim-
lerinin bir aynası olduğu gibi kişinin bedenine yaptığı müdahaleyle, bir başkaldırı aracına da dönüşebilir. Kişi-
nin kendisine hükmedebileceği en özgür alan olan beden, kişinin başka bireylere, topluma ve hatta sisteme
iletmek istediklerini aktarmaya da aracı olur.
Deq sanatı, Güneydoğu kadınlarının yüz yıllardır vücutlarının çeşitli yerlerine yaptığı ve canlarını çok yak-
masına rağmen güzelliği, bereketi, asaleti ve umudu temsil ettiğine inanılan ve kökleri çok eskilere dayanan
bir dövme geleneğidir. Gaz lambası isi ile anne sütünün karıştırılmasıyla elde edilen özel bir karışımın iğne
yardımıyla ömür boyu çıkmayacak bir biçimde derinin alt yüzeyine desenler nakşedilmesiyle gerçekleştirilir.
Bölge insanının zengin kültür mirasının simgesi olarak görülebilen deq motifleri, geçmişten günümüze
toplumun sosyal yaşamına ilişkin önemli bilgiler sunan, kuşaktan kuşağa aktarılan, bireylere ve topluma kim-
lik ve devamlılık kazandıran somut olmayan kültür mirası çerçevesinde değerlendirilebilir. Deq motifleri ve
taşıdıkları anlamlar, bölgede tarih boyunca yaşamış uygarlıkların inançlarından da izler taşır.
Bedene işlenmiş bu motifler soyut anlamlar taşır ve çoğu zaman bir mesaj sistemini veya bir kimliği temsil
eder. Zaman zaman soyluluğu, erdemliliği veya bir aidiyeti temsil eden deqlar, genelde güzel görünmek,
erkeklerin beğenisini kazanmak, evliliğe hazır olmak, şans getirmek, çocuk doğurmak, nazardan korunmak,
hasta olmamak ve uzun ömürlü olmak vb. amaçlar için yapılırlar.
Deqlara ilk bakıldığında size hiçbir şey anlam ifade etmeyebilirler. Nasıl ki bir sanat eseri karşısında dururken
onu anlama ihtiyacı duyulursa Deqlar da o gözle görülmek ister. İnceledikçe iç dünyanın dışa yansıdığını fark
edersiniz. Deri bu anlamda iç ve dış dünya arasındaki sınırdır. Deqlar diğer insanlara yazılmış duygu dolu
mektuplar gibidir, insanlara bir şeyler anlatmak isterler.
Eserlerinde yaşadığı coğrafyanın kültürel derinliklerini irdeleyen İbrahim AYHAN, Mardin’de özellikle bedene
sızan bir hafızanın izlerinin peşine düşmüş bir sanatçıdır. Bedene nakledilen tarihi sırları aralayarak, beden-
lerdeki asırlık imgelerin anlamını günümüze taşımaya çalışır. Kadınların ruhlarından bedenlerine nakşedilmiş
sırları ile beraber tenden tene akıp yüzyıllardır yakılan ağıtları tek tek bize hatırlatır.
Mardin Deqları henüz loğusa dönemindeki, kız çocuğu doğurmuş bir annenin sütü, is ve hayvan ödünden
elde edilen mat bir boya ile iğne yardımıyla yaralar açılarak işleniyor. Kullanılan tekniklerle bu mat boya
monokrom desenleri rengarenk fonlara yerleştirerek, günümüze taşıyor. İbrahim Ayhan’ın çalışmaları, bu
dövmeleri izleyicinin deneyimlemesini sağlayıp, ziyaretçiler aracılığıyla bu sergiyi galeri mekanının dışına,
Mardin sokaklarına, hatta fiziksel sınırları aşıp izleyicinin benliğine taşıyor.
Deq figürleri yörede yaşayan kadınların bir anlamda sessizliklerini bozar ve onlara yeni bir dil bahşeder.
Günümüz kadınları tarafından pek tercih edilmeyen ve unutulmaya yüz tutmuş Deq, yaşlı kadınların çen-
esinde, alnında, şakağında, göğüslerinde ve bacaklarında özel anlamlar taşıyarak ebediyetini sürdürmeye
çalışıyor.